19 Aralık 2011

Dönüşüm Muhteşem Olmasa da Fena da Olmadı Bence, Sizce?

Canım blog'um,

Geçen Hafta (12 Aralık) okula gitmekten daha faydalı bi'şey yaptım. Sanırım şu an için hayatta beni en motive eden şey bu: kuşları izlemek, dinlemek...

İKGT'den Cemil Abi ve Canan Abla ile Validebağ Korusu'nda buluştuk kuş gözlemi için. Eve çok yakın olduğu için 9.30'da geldim koruya, onlar gelene kadar 'koruyu tanıyalım' gezisine çıktım dürbünümle. Vezneciler-Taksim-Mecidiyeköy-Acıbadem dörtlüsünden o kadar bıkmışım ki korunun mis gibi temiz ve güneşli havasını bütün hücrelerime kadar çektim. Bu pırpır uçan kuşların türü neymiş ki diye dürbünümü çıkarıp müsait bir yere oturduğumda aynı anda alaca ağaçkakanları, ispinozları, baştankaraları gördüm. Mutluluktan gözlerim doldu, hızımı alamadım dolaşmaya başladım. Bu sırada da güzel bir fotoğraf makinem olsaydı diye iç geçirmedim değil tabi. Ben dolaşırken yürüyüşe çıkan üç teyze ne yaptığımı merak edip, dürbünü kullanmak istediler. Onlara kızılgerdanı gösterdim. Bizim köyde de var bunlardan, bizim oralarda buna göğsü kızıl derler kızım, dedi teyzelerden biri. Öbür teyze de bak şu ötede sincap var, gördün mü sen sincap, git de bak dedi. Teşekkür ettim, dedikleri yere doğru yürüdüm göremeyince buluşma yerine doğru yola koyuldum, zira buluşma saati gelmişti.



Cemil Abi ve Canan Abla geldikten sonra Validebağ Korusu Cemil Abi'den sorulduğu için onun rehberliğinde başladık gözleme. İlk gördüğümüz tür çıtkuşu'ydu! Çıt çıt ötüyordu sahi, ufacık tefecik kuyruk dimdik havada, pofuduk kırçıllı kahverengi bir kuştu. Bir de böyle yerde, ağacın dibinde çalılıkta takılıyordu, yerimdi. Ardından uzuuun uzuuun alakarga izleyebilme, -ki meğersem ben bunların güzelliğinin pek farkında değilmişimdi- ilk kez mavi baştankara görme, saksağan yuvası ve karga yuvası arasındaki farkları öğrenme gibi yine 'niyçin okuyom ben yea' halet-i ruhiye içerisine giriveriyorumdu, aman diyim şurada okulun bitmesine ne kaldı(!)



Ehm neyse, ne diyorduk saksağan ve karga yuvası arasındaki farklar.. Saksağancığımız, tipinden de anlayabileceğimiz gibi evinde de bir lükslük ne bileyim bir hoşluk istediği için yuvasının üstü kapalı oluyormuş, ortadan bir yerden kapı gibi yani, oradan giriyormuş. Canan Abla'nın deyimiyle "Baya bildiğin mimar bu hayvan!" Karga kardeşin yuvası ise tahmin edeceğiniz üzere üstü açık, havadar oluyormuş.

Hazır kargadan gidiyorken sevgili okurlar, koruda dört çeşit karga gördüğümden bahsetmek isterim. Bakınız şöyle:

Sol üst:Leş Kargası Sağ üst:Küçük Karga Sol alt: Alakarga Sağ alt: Ekin Kargası



Sizden ricam bir daha bunlara direk karga demek yerine hangi türler olduğunu söyleyerek ufaktan başlamanız ;)

Kuşlar dışında yine bugün öğrendiğim çok önemli bir konu var ki o da şu: Bilgusuuuu, sen buraya sadece kuş gözlemine gelmedin. Etrafındaki meşe türlerini, sedirleri, kızılçamı da incelemeye geldin. Kış vakti çiçek açan nar ağacına üzülüp , onu seven Canan Abla'yla birlikte kuşların yediği meyvelerden biri olan ateş dikenininde tadına bakmaya, yalancı portakalın kokusunu duymaya da geldin.

Yalancı portakalın ağacı ve kendisi



İçine insan kaçmış gibi bir hali olan, hayatımda gördüğüm -ciddi anlamda- en tuhaf kedi ile kuşların peşinden birlikte gitmeye de gelmiş olabilirim. (Kuşlarımı kaçırıyorsun tosunbaş dediysemde garip bir şekilde sahiplendi beni)


Validebağ Korusu'nda çok fazla saplı meşe olduğunu fakat tek sapsız meşeye de "saplı meşe" tabelası astıklarını görmeye ve fekat böyle şeylere atık şaşırmamaya da gelmiştim.




Kuşlar meşe ağaçlarını seviyormuş ayrıca


Nihayet yakından ve sakince yeşil papağanları izlemeye de gelmiştim. Gülhane'de hiç nasip olmuyordu bu..


İyi bir makinem olsaydı güzel pozlar yakalamaya da gelecektim ama..



Canan Abla'yla Anlantik fıstığı yemeye de gelmiştim. (bu da ağacı, meyveleri yerdeydi)


Tosunbaş kedi ve sincap ile oynaşırken kitabımı düşürüp kaybetmeye de gelmiştim meğersem...

Bizim tosunbaş sonlara doğru şöyle bir hal aldı


İnanır mısınız hayatımda ilk kez sincap görüyorum bu kadar yakından...


Kitabımı gördüğüm son foto bu da. Belki de bulan kişi bu vesileyle kuşlara daha farkındalıkla yaklaşmaya başlamıştır diye umutlanmak istiyorum.


Güneş de açınca cennete gelmişiz meğersem,



Hayat ne garip kocaman ağaçlar küçücük insanlar şeklinde duygulanmaya da gelmişim.




Kaybettiğim kitabın aynısını yeniden sipariş ettim, bugün elime ulaştı. O kadar gıcır gıcır ki bu durum hiç hoşuma gitmiyor. Kitabın arazi tozu toprağı yutmuş olanı makbuldur diyip araziye götürmeli, tosunbaşı ziyaret etmeli, Kuşbank'a yeni kayıtlar girmeli, yeni bloglar yazmalı...

Değil mi canım bloğum, özledik zaten birbirimizi...

3 yorum:

canan dedi ki...

ELLERİNE SAĞLIK KEYİFLE OKUDUM.MACLURA POMİFERA LATİNCESİ YALANCI PORTAKAL'IN YARIM YAMALAK HATIRLAMIŞTIK YA,DOĞRUSU.

Cemil Gezgin dedi ki...

Eminim koru, ağaçlar, sana özel öten kızılgerdan ve siyah kedi de seni ve o günü sevmiştir Bilgesu. Kimbilir belki de kitabını koru ya da siyah kedi hatıra olarak saklamıştır. Nice güzel gözlemler dilerim.

vişnesu dedi ki...

Cemil abi o korunun bir gizemi var gibi zaten, miyazaki animelerindeki gibi :)

Yorum Gönder