05 Kasım 2013

Yaşasın Korularda Özgürce Koşturmak!

İlk gif'im ehe


Geçen hafta sonu çok güzel bir şey ettik ve koruya gittik (bu sefer Emirgan Korusu)! En son 2011'in aralık ayında girdiğim yazıdan beri koruların hasssstasıyım (Evimizin yakınındaki Validebağ Korusu'nu öğrendiğimden beri yani, müdavimiyim). O tarihten beri sadece kuş gözlemine gidiyordum fakat iki aydır durum çok daha farklı. Uzun zamandır istediğim, uğrunda didindiğim fotoğraf makinemle bağımızı güçlendirmek için gidiyorum. Ve bittabii bu bağ kolay kurulmuyor.

Neallerle;
-Makinenin lensiyle birlikte 2kg olması ve buna karşın hiç kol kasına sahip olmamam,
-Kuşlarının minnacık (ötücü çekmek istiyom hülen) ve kıpır kıpır olması, herşeyden nem kapmaları,
-"Hah isoyu, diyaframı, enstantaneyi ayarladım hacı, şimdi çekiyorum seni" diye heyecan yaparken kuşun çoktan uçması
-Tam yere serilmiş çekmeye hazırlanırken karşıdan koşucuların gelip kuşları kaçırması
-Ohh burada kimsecikler yokmuş, bir sürü de baştankara varmış rahat rahat çekeyim planları yaparken  korunun kedisinin gelip bacaklarınıza yapışması suretiyle zaten titretmemek için öldüğünüz makineyi iki kere fazla titretmiş olma durumunuz...

İşte bu gibin faktörlerle çoğu zaman mutsuzluk ve kol ağrısıyla eve dönüyorum. Sonra da kendimi dolunay çekerken buluyorum (paşa paşa yerinde duruyor çünkü)




Fekkat o gün aşırı mutlu sonla biten bir olay oldu. Yoo hayır mükemmel bir kuş fotoğrafı çekemedim, daha kırk fırın eppek yemem lazım lakin ki şansıyla, minik jestleriyle ve kaydırağıyla tatmin eden bir fotoğraf çekme seansı yaşadım. Ödülüm de bu oldu:




Seanslardan anektodlar:

Efendime söyleyeyim daha koruya girmezken, kapıya doğru yürürken "Şu kızılgerdan değil mi?" diye seslendi Oğuz. Ne yalan söyleyeyim son zamanlarda Validebağ Korusu'na giderken sadece kızılgerdan çekme umuduyla gidiyordum. Bu aralar -özellikle sabahları- çıtçıtçıt seslerini duyuyorsunuzdur herhalde. İşte kasım ayı itibariyle kızılgerdan sesleriyle uyanmaya başladığımdan beri hep onun güzel bir anını yakalamak istiyordum. Ama sadece bir kaçıyla bakışıp geri dönüyordum (aslında kızılgerdan çekmek o kadar zor değil ama şans işte...). Nasıl heyecanlandığımı anlatamam, bu duyguyu çok özlemişim. Neyse işte, ben kızılgerdanı çekmeye çalışırken (allah ters ışık, diyaframı kıssam karanlık çıkıyo, açsam patlıyo sıkıntıları eşliğinde) araba geldi. Ne korna ne bişi,  bekledi beni. Tabii o sırada yine kaçtı benim yaramaz kızılgerdanım. Güzel bir kare yakalayamadım belki ama o jest beni mutlu etmişti.




Sonrasında ispinozlar, büyük baştankaralar ve bir adet sıvacıkuşu çekme girişimlerim oldu ama hiçbiri sizin ağzınıza layık olmadığı için şimdilik unutuyoruz o konuyu. Yine de daha önce hiç sıvacı kuşu görmemiş olanlar için uzaktan ve kompozisyonsuz halini koyuyorum:


Ve yine uğraşlar sonucu hüsranla sonuçlanan fotoğraf çekme işinden sonra moralimizi yeniden kazanmak için korudaki mıktişem eğlenceli kaydırağa tırmanıyoruz:

  parkta arkadaşlarla :)
arkadaşlarla parkta :)



                                                                    anneciiiiiim
                                                                 anneciiiiiiiim korkunçlu

Moralimizi tekrar kazandıktan sonra iki aydır peşinden koşturan kuşlardan sonra bana rahat rahat güzel pozlar veren sincabı çekip keyifleniyorum.



                                                  Heryer meşe palamudu olduğundan etrafta bir o yana bir bu yana koşturan çok fazla sincap görüyoruz. Bir yandan palamudu gömme, bir yenden yeme koşuşturması içerisindeler. Mutlaka gidin görün, kaçırmayın o görüntüyü.


  

             

           






Ah ben bunları çektim ya, bugünlük yeter diyip yemek yemeye gidiyoruz tesise. Yemek beklerken "Ya yine rahat rahat kızılgerdan çekemedim" demeye kalmadan yanımızdaki ağaca konmasın mı, güzel güzel ötmesin mi doya doya seyretmiyim mi? Çok daracık bir boşluktan da olsa çektim oturduğum yerden bu sefer koşturmadı, süründürmedi peşinden, bu da bir gelişmedir :)

  

      

 



Not: Çektiğim fotoğrafları kendime saklamaktan sıkıldığım, mükemmel olana kadar paylaşmamalıyım düşüncesini bir kenara bıraktığım ve fotoşop kullanmadığım doğrudur.

Kendime not: Ben de ne tutmuşum kendimi arkadaş, ne çektiysem koymuşum. Hepsi benim bebeklerim, ilk göz ağrılarım olduğundan ayıramadıysam demekki...