15 Eylül 2007

Daha Daha Kapanış

Bir şey unuttum. Onlardan bahsetmeden geçemeyeceğim. En çok özleyeceğim şeyi söyledim ama diğerlerini unutmuşum.

-- Canım PARDUS'um seni çok özleyeceğim.

-- Canım AMAROK'umu da çok özleyeceğim.

-- Ve son olarak daha yeni tanıştığım manyak oyun PADMAN'i de özleyeceğim.


Kapanış

Evet, başlıktan da anlaşılacağı gibi kapanıyoruz artık, bitti. Malum ÖSS gelip benim de kapımı çaldı. Ve bende ÖSS'ye hazırlanan binlerce insanlardan sadece biri olarak, bir çok öğrencinin yaptığı klasik ama galiba bu sene gerçekten önemli olan işlemlerden bazılarını yapmaya koyuldum. Ve bu işe de bilgisayarı kaldırmaktan başlıyorum. Bilgisayarı zaten pek açmadığımdan fazla üzülmüyorum ama en çok üzüldüğüm Şevval'in yanıma gelip "Abla yaa momiyo momiyoo" diyerek ne süper market şarkısı ne de bakkal şarkısı, bildiğimiz pop şarkı olan Romeo'yu açamayacak olmam. Üzgünüm Şevval ama artık sana başka bir şarkı bulucaz.

Neyse bu kadar laf yeter biraz da icraat yapayım. Hoşçakalın...

.

20 Temmuz 2007

Paylaşmak İstediğim Keşfim
















Evet artık gereksiz keşif yok :) Bu seferki keşfim biraz daha işe yarar:

3-4 ay önce Deviantart'a bir gireyim demiştim. Herkes artistik resimleri, avatarları oradan buluyormuş. Bende merak ettim. (şimdi püü cahil, deviantartı daha önce hiç duymadın mı demeyin. Duydum duymasına da hiç girip bakmak aklıma gelmemişti. Böyle güzel bir yer olduğunu bilseydim daha önce girerdim.) Her neyse gezinip ederken, Aaron Jasinski adında bir adamın etkileyici resimleriyle karşılaştım. Çok değişik bir üslubu var. Van Gogh'un resimlerini anımsatıyor sanki. Belki de bu yüzden çekici gelmiştir, bilmiyorum. Bir de müzisyenmiş üstelik. Bu yüzden resimlerinde enstrümanlar ya da müzik dinleyen insanlar bol. İlgisini çekenler için sitesini ve Deviantart'taki sayfasını verip herkesle paylaşmak istiyorum. İçimden geldi.

http://www.aaronjasinski.com/
http://jasinski.deviantart.com/

19 Temmuz 2007

Gereksiz Keşifler

Ya ben yazarım mazarım demişim de hiç bir şey yazmamışım. Ayıp etmişim. O zaman keşiflerimi yazmanın zamanı gelmiş.

Keşif 1: Bir adet Nugger alıp afiyetle yerken bir yandan da arkadaşımızın göz kalmasın diye uzattığı çilekli yoğurtlu mentosu ağzımıza atıp bir güzel çiğniyoruz. Ve bizi hayretler içinde bırakan Cheetos tadına ulaşıyoruz. Ve bu tadın ardından kendimizle çelişiyor, bir yandan da "Vay be bu ne tutum bir de Cheetos'a para vermedim." demenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Keşif 2: Bir adet yeni haşlanmış yumurtayı yiyoruz. Üzerine sıcak çayı yudumluyoruz. Vee ta ta ta taaaam akide şekerinin (mevlana şekeri) tadını çıkarıyoruz.

Keşif 3: Ve şimdi de okul gezisinde her zaman olduğu gibi yarı kanlı tavuk kanadını yiyoruz. Üzerine taze jajajalatalık(salatalık) ısırıp, yutuyoruz. Ve üstüne de buz gibi kola içtik mi iğrenç bir nane tadıyla karşılaşıyoruz. (Not:Belki tavuklar iyi pişmiş olsaydı güzel bir nane tadı alabilirdik ama tüm suç, hep aç olan öğrencilerde ve uğraşamayan öğretmenlerde diyor, afiyet diliyoruz.)

Ve en sonunda bir akşam ailemizle otururken bu keşifleri anlatıyoruz ki bizimle gurur duysunlar diye. Ardından babanız ve abiniz su istiyor. Bir yudum içtikten sonra "Hımmm, aynı su tadı... Puhahaha.... Yok yok kola tadı kola... Zuhahaa... " gibilerinden dünyanızı başınıza yıkan cümlelerle karşılaşıyorsunuz. Ama yılmıyoruz. Galileo Galilei'ye de inanmamışlardı belkide onunla da dalga geçmişlerdi ama Galileo yıllar sonra da olsa haklı çıkmıştı. Ve bizde onun gibi haklı çıkıp "Nıhahaa... Puhahaa... Muhahaa " gibilerinden bir çift gülüş atıp son gülen iyi güler edasıyla gidip keşiflerimize devam ediyoruz.

NOT: Bu yazıyı neden bir topluluk yazmış gibi olmuş anlamadım. Ama çok da uzun olmuş. Düzeltemiycem. Üşendim.

09 Haziran 2007

İlk Yazı Nasıl Olur ki?

Ne yazsam ne yazmasam diye düşünüp dururken bir baktım ki bloğum uzun bir zamandır bomboş ve bir şeyler yazılıp çizilmesini bekliyor. Ama ilk yazıya nasıl başlanır ki? Neyse ben başlayamamakla yazıma başladığıma göre devamı gelir herhalde...