02 Eylül 2009

Yazıyooor Yazıyoor "Saç" Kardeş Yazıyoor

En Canım Blog ve Pek Sayın Seyirciler,

Gün geçmiyor ki bir olay daha vuku bulmasın ve pek sakin zannedilen Bilgesu'nun sinirleri hoplamasın:

Şimdi efenim, kuaför fobisi olan bir insanım ben. Mümkün mertebe, kuaförün yanından bile geçmemek en sağlıklısı benim için. Düğünlerde, seyranlarda saç maç yaptırmaktan kesinlikle kaçındığım gibi hele hele iş saç kestirme olayına gelince direk tabanları yağlayıp kaçasım geliyor. Ama bu saç denilen zımbırtı sürekli uzayan, hadi onu geçtim -hiç taramadığım ve gayet iyi baktığım halde- yıpranıp, kırılıveren bir şey, nereye kaçıyon!

İşte böyle artık kaçamadığım günlerden bir gün yani dün, fobimin azmasına neden olan kuaför maceralarıma bir yenisi eklendi. Fakat bu olayı anlatmadan önce isterseniz hep birlikte geçmişime yolculuk yapıp, bu fobinin kaynakları nedir, sorun bende mi yoksa kuaförlerde midir, mükemmel kuaför profili ne olmalıdır, Türkiye'de kuaförlerin yeri ve önemi nedir gibi sorulara cevap arayıp köşe yazarlığına soyunayım.

Tamam tamam, korkmayın sadece geçmişe yolculuk yapalım:




İşte geçmişten sizin için çıkmış gelmiş bu iki Bilgesu, farklı yaşlarda olsa da aynı dertten muzdarip iki çocuktur. Çocuğun ne derdi olur ki, dersin sen ama vardır işte, mesela;

--> Bu iki çocuk saçların özgürce uzaması ve ahenkle dalgalanması gerektiğini savunur. Ama onlar savuna dursun saç düşmanı makas, anneciğinin eline çoktan geçmiş, evde kovalamaca başlamış, dolayısıyla saç hep itinayla yamuk kesilmiştir. (İlk kuaförüm olan annemin saç kesme konusunda yetenekli olduğu fakat tüm suçun vişne kızımız da olduğu iddiaları doğrudur.)

--> Bu iki çocuk saç, baş, kafa ve beynin fön makinesine maruz kalmadan daha mutlu olacağını savunur. Çünkü bu iki çocuk, biraz daha büyüyüp abla olduklarında, düğün için saç yaptırmaya götürülür. İşi başından aşkın olan kuaför de tüm çocukların saçını aynı model yapıp, başından salıverir. Fekat pek bir hassas kişilik olan bu iki Bilgesu, aynı fabrikasyon ürünü olmaktansa fabrika hatası olmayı tercih ettiğinden üzüntü ve fön makinesinden haşlanmış beyni ile angaralı turgut sponsorluğunda yapılan düğüne istemeden de olsa katılıverir.

Tüm bu anlattıklarımın analizini yapmada çok başarılı olan ey sevgili okuyucu, az çok Türkiye'de kuaförlüğün yeri ve önemi nedir, anladıysan yavaş yavaş yok yok hızlı hızlı sadede geleyim.

Bundan bir ay önce kaş alımı için kuaföre gittim. Kaşımı alacak kızın kaşlarını görünce de bir yamuk olmasın diye(önceden çok yamuk olaylar oldu, bilmiyorsun blog..) baştan güzel güzel uyardım: "Kaşıma şekil vermeyiniz, verenleri uyarınız, hatta bana kalırsa siz bu kaşa hiç dokunmayınız." Fakat hikaye bu ya, kız daha ilk seferde ipi çektiğinde kaşım, onun kaşına doğru yol almaya başlamıştı. Kızı en baştan güzel güzel uyarmasa bu kadar sinirlenmeyecek olan Bilgesu, tüm asaletini kaybedip kızla münakaşaya girdi. Olaylar bambaşka bir hal aldı. Derken cımbız değmemiş, güzel kaşlı, nur yüzlü bir kuaför ortaya çıkıverdi. Bilgesu, bu nur kaşlı kıza sığındı, öbür kaşını ona teslim etti. Sonra eve geldi, aynaya baktı. Sol kaşını kapatınca Bilgesu Güngör'ü, sağ kaşını kapatınca Bilgesu Gündeş'i gördü aynada. Ve dedi ki: Bu bir Mona Lisa tablosu değil de nedir? Kuaförler birer sanatçı değil de nedir?

Ondan bir ay sonra yani bugün artık aynada sadece Bilgesu Güngör'ü görüyorum, meraklanma blog.

Evet sevgili seyirciler, artık sadede gelmenin zamanı geldi de geçiyor bile..

O kadar kuaförler için o biçim fön makinesi kullanırlar, bu biçim yetenekli, bir o kadar da sanatçı ruhludurlar, dedim. De niye dedim, bütün bunları niye yazdım. Manyak mıyım?

Buradan saçımı kesemeyen, beni Mona Lisa tablosuna çeviren kuaförlere haykırmak için, bir kere olsun saçımın doğru düzgün kesildiğini görüp mutlu olabilmek istediğimi söylemek için yazdım. Ya da vermek istediğim mesaj asla gerekli mercilere ulaşamayacağından sadece içimi dökmek için de yazmış olabilirim.

Kırıklarını aldırmak umuduyla gidip saçını rezil eden kuaförün felaketinden sonra öbür kuaförün durumu kurtarmak amacıyla gelip saçını kısacık bırakmasıyla mağdur olan kızcağız. (Müjde! Cümle bitti, nefes alabilirsiniz :)

Mühim Not: Tüm bu olaylarda 25 lira isteyen kuaföre gitmeyip, sadece kırıklarımı aldırıcam ne 25'i deyip, 10 liralık kuaföre gitmemin bir etkisi yoktur.

Çok Mühim Olmayan Not: Çocukken dümdüz saçlara sahip Bilgesu'nun saçlarının lisede kıvırcık olduğunu ve yakınlarının kendisine saç, saçbaş, saç kafa şeklinde hitap ettiğini biliyor muydunuz?