08 Aralık 2008

Kompozisyon

Konu: Hak ve Görev Arasındaki Fark
Yazarlar: Ayşe - Bilgesu




Hak ve Görev bir gün çarşıda yürürlerken vitrinde bir bluz görürler. Daha ilk gördüklerinde ikisininde nutku tutulur. Bluz al yanaklı, kiraz dudaklı, keman kaşlı, ceylan-fidan (bitki, hayvan vs.) gibi bir şeydir.

Kendilerine hakim olamayan bu iki yiğit ellerinde okları, sırtlarında kalkanları ile içeriye bir Zagor endamıyla girdiler. Onları gören satıcı hemen geri çekildi. Tam iki yüz asırdır onları bekliyordu. Emin olamayan satıcı son kez kızları baştan aşağı süzdü. Hak' ın boynunda kocaman "H" harfi, "Hakkı burda, burda, burda..." diye bağırıyordu adeta. Hakkı bağıra dursun Görev bluzu denemeyi kendine görev edinip, kabine gitmişti bile. Bunu gören Hak üzüntüsünden kafayı yedi ve adını Hakkı olarak duyurmaya başladı. O duyura dursun Görev bluzun XS olduğunu fark etti. Fakat her şey çok geçti. Çünkü bu son bluzdu. Bluzu bırakıp yürüyen koşan adımlarla hemen aerobik salonuna gitti. Tam üç yüz asır orada spor yaptı. Artık bluzu giyme vakti gelmişti. Mağazaya geri döndüğü zaman yüz asır daha bluzu aradı ama nafileydi. (Bu arada Görev'in yaşını siz hesaplaya durun.) Hakkı bluzu giymişti. Görev siz yaşını hesapladıktan sonra arkasını döndü baktı baktı baktı tı tı tı. Ama bir şey göremedi çünkü yıllardır uğraştığı bluzun fiyatını görünce kör oldu. O sırada hoca geldi. Hoca gözlüğünü çıkardı Görev'e verdi ama hoca cahil ne anlar fenden adam edebiyatçı bir kere. Görev sanki miyop oldu sandı ama o kör olmuştu kasiyer kırk kere demişti ve kör olmuştu.

Hakkı'nın dilinde tüy bitti. Ve tüyler osmotik basınçla bütün kanını çekti. O kan göğe yükseldi. Üç kan portakalına dönüştü. Biri sana; biri bana; biri, biride kendinde kalsın.

NOT: Bu yazı 2006-2007 eğitim öğretim yılında (yanlış hatırlamıyorsam) yazılmıştır. Edebiyat dersini aslında çok seven ama bir türlü aradığı öğretmeni bulamayıp kafayı yiyen, hocalardan derslerden bunalmış iki sıra arkadaşın tenefüslerini heba edip edebiyat kitabını karıştırmasıyla başlayan bir hikayedir. Ve bu hikayenin amacı bu kadar sıkıcı bir konuyu eğlenceli bir hale getirmek ve saçmalamanın serbest olduğu bir kompozisyon yazmaktır. Ve bunun yazılmasında ki asıl sebep absürd hikaye yazmış olmanın yanında kendimizce eleştirmektir.


3 yorum:

Adsız dedi ki...

ayşe portakalın birini ağzını şabırdata şapırdata önüne damlata damlata yedi...ve bu olayı unuttu gitti tam 3000bin yıl sonra bir kazıda bulunan kalıntılardan gün ışığına çıkan bu yazı gelecek kuşaklara aktarılmak üzere müzeye gönderildi.ama yalnışlıkla tarihi eser kaçakçılarının eline geçti ve oradan da...... ya kaçırıldı.(boşluga gitmek istediğiniz ülkenin adını yazınız)

çok salakmışız:) be bilgesu nerden aklımıza gelmiş bu cümleler keşke hiç bırakmasaydık yazmayı şimdi neler yazardık kimbilir. valla bakım baktım kör oldum =)))

vişnesu dedi ki...

belki de bıraktığımız daha iyi olmuştur ha ne dersin :D

Adsız dedi ki...

belkide.... o zaman hayırlısı olsun diyelim.
ayse

Yorum Gönder